Üçüncü Bültenden Merhabalar

Sevgili Okuyucu;

Müzik aracılığıyla kurduğumuz bağın, senin için hazırladığım haftalık içeriklerle daha da güçleneceğini umut ederek üçüncü bültenimi paylaşıyorum.

Hayata, sanata, psikolojiye dair yazılarımı, müzik, kitap, dizi/film önerilerimi bulabileceğin bu bültenin yeni sayısında ''Aldatılmak, İntikam ve Affetmek'' konularına değinelim istedim...

25 Oca 2023 Aydilge
Paylaş:

Üçüncü Bültenden Merhabalar

Sevgili Okuyucu;

Müzik aracılığıyla kurduğumuz bağın, senin için hazırladığım haftalık içeriklerle daha da güçleneceğini umut ederek üçüncü bültenimi paylaşıyorum.

Hayata, sanata, psikolojiye dair yazılarımı, müzik, kitap, dizi/film önerilerimi bulabileceğin bu bültenin yeni sayısında ''Aldatılmak, İntikam ve Affetmek'' konularına değinelim istedim...

Üçüncü Bültenden Merhabalar

HİÇ ALDATILDIN MI?

Bir kez aldatıldın mı yırtıla yırtıla kanamaya başlar insan. Yaslanacak omuz ararsın, hepsi uçurum çıkar. Dostların seni hızlıca teselli etmeye çalışırlar. Neyin var anlat derler; anlatırsın, bu sefer de ''Aman bu da dert mi, boşver!'' derler. Boş veremediğin için anlattığını unutuverirler. Üzüntün uzarsa da ''Çıkar onu artık aklından!'' demeye başlarlar. Oysa akılla sevmez ki zaten insan, kalbiyle sever!

Bazıları da ''Bir kapı kapanıyorsa diğeri mutlaka açılır'' diye teselli etmeye çalışır. Ama sen kapanan o kapının ardından o kadar uzun süre bakakalırsın ki, açılan diğer kapıyı fark etmezsin bile... Çünkü o geçmiş anılar, aslında geçmezler ve şimdinin canına kıyarlar. Dün, bugünden mutluluk çalar. Takılıp kaldığın o anılar, şimdinin boynunu kırar. O alçak deneyimler, en büyük düşmanın olur ve şimdiyi olduğu gibi yaşatmazlar sana. Hayalet gibi takılırlar peşine tüm yeni olasılıkları gölgeleyerek. 

İNTİKAM DUYGUSU...

Bütün bu evham, gelecek kaygısı, intikam arzusu ve korkularının kaynağı eskiden yaşayıp da unutamadığın, darbe aldığın, kazık yediğin, parça parça kırıldığın olaylar değil midir zaten?

İntikam alırsan, bedel ödetirsen, toparlanacağını sanarsın... Bedel ödetmenin bir fondöten olduğunu; fondötenin cildini geçici olarak güzelleşmiş gibi gösterip, aslında cildini daha çok bozduğunu görmezden gelirsin. Savaş boyalarını sürersin kalbine ve kalbindeki çatlaklar kapanmış gibi yapıp aslında daha çok derinleşirler. Çünkü acı verene tutunmaktan vaz geçmedikçe, onunla arandaki ipi bırakmadıkça aslında yine olan sana olur.

İntikam alırken, onun boynunu sıkıyorum sansan da tuttuğun ipin aslında kendi elini parçalamakta olduğunu fark etmezsin bile. Tıpkı patatesler gibi... Patates mi? Patates nereden mi çıktı şimdi? Anlatayım:

BİR PATETES HİKAYESİ...

Eski erkek arkadaşımın beni aldattığını öğrendiğimde, bana patates çok iyi gelmişti. Yok patates yemekten bahsetmiyorum. Bu muhtemelen seni rahatlatmak yerine sadece kilo aldıracaktır. Ben ise okuduğum bir patates hikayesinden bahsediyorum.

Hikayede bir öğretmen var. Öğrencilerinden ödev olarak okula beşer kilo patates getirmelerini istiyor. Ertesi gün gençler patatesleriyle beraber şaşkın şaşkın okula geliyorlar. Öğretmen: “Bugüne dek affedemediğiniz, gıcık olduğunuz, canını yakmak, intikam almak istediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.” diyor. Gençlerin gıcık olduğu pek çok kişi var tabi ve torbaları neredeyse ağzına kadar doluyor.

Öğretmen “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar.” diyor.

Sonra ne mi oluyor? Bir haftacık bile o yükü taşımaya dayanamıyor gençler. İkinci gün hemen dökülmeye başlıyorlar: ''Hocam kolumuz koptu... Hocam ama her yere mi taşıyacağız yani? Hocam bunlar kokuyor ya... Hocam çok ağır... Hocam bizi niye cezalandırıyorsunuz?''

PEKİ BİZ KENDİMİZİ NİYE CEZALANDIRIYORUZ?

İki gün bile patates taşımaya katlanamazken, o ağır yükleri, o intikam duygusunu, o kini, nefreti, öfkeyi, kalbimizde nasıl taşıyoruz? Nasıl kıyıyoruz kendimize? Patatesler kokuyor üstelik... Peki sen kalbinde kokuşmuş ilişkileri tutmak istediğine emin misin? 

SADAKATSİZ DİZİSİNİ HATIRLADIN MI?

Hatırladın mı günlerce bir kadının, onu aldatan kocasını ve sevgilisini yemek sofrasında rezil ettiği anları izlemiştik. Çoğu insan alkış tuttu, intikam almak güçlü kadınların özelliğidir dendi. Sadakatsiz'di dizinin adı. Kastedilen sadakatsiz, adamdı tabi ama ben bambaşka bir sadakatsiz gördüm. Kendine sadakatsiz olan kadını...

Neden mi çünkü sonradan öğrendiğime göre baş roldeki sözde güçlü kadın, sırf intikam alacağım diye, hayatını kendine değil yine onu aldatan eşine odaklamış ve adamın canını yakacağım diye, onun en iyi arkadaşıyla yatıp, aslında bedenini sevmediği bir adamla paylaşarak, yine kendini cezalandırmış.

Ben burada kocasından intikam alan güçlü bir kadın değil, gücünü kocasının acı çekmesine bağlayan, tutsak birini gördüm. Kendi mutluluğunun peşine düşen değil, kocasının mutsuzluğu üzerinden geçici mutluluk kırıntıları arayan bir bağımlı gördüm. Ve intikam girdabında kendine değil, yine onu aldatan eşine odaklanan bir tutsağın, güçlü kadın diye bize yedirildiğini gördüm. Asıl sadakatsizi, kendine sadakatsizlik edeni gördüm...

Peki sen, sadakatsiz olanı cezalandırmaya çalışırken, kendi özüne sadık kaldığından emin misin? 

HAFTANIN SÖZÜ

Budha: ''Nefret etmek, kişinin kendisinin zehri içip başkasının ölmesini beklemesidir''

KENDİME ÖĞÜT

Tüm yanlış ilişkilerine, sahte dostlarına, terk edenlerine, hayallerini mahvedenlerine, her birine teşekkür et. Onları kaybetmek, sana kendini kazandırdı. 

HAFTANIN BİLGELİĞİ

Bilgeye sormuşlar. Başkasının çizgisine zarar vermeden onun çizgisini nasıl kısaltabilirsin?''

Bilge cevap vermiş ''Yanına ondan daha uzun bir çizgi çizerek.''

Kazanmak için kimsenin çizgisini kısaltmaya odaklanma. Ona vereceğin enerji ve emeği, kendi çizgini uzatmak için harca.

HAFTANIN ŞARKISI

İhanetten ve affetmekten bu kadar bahsedince, Yalnızlıkla Yaptım adlı bu şarkımı paylaşmasam olmazdı...

Afedersin severek yalnızlıkla yaptım... Yanlış mı yaptım?

ŞARKIYI DİNLEMEK İÇİN

HAFTANIN FİLMİ

The Prestige (Prestij):

İki sihirbazın bitmek bilmeyen hırsları ve birbirlerine üstün gelmek için ölümüne bir rekabete tutuşmalarını anlatan filmde, intikam duygusunun, haddini aştığı noktada adalet değil sadece hüsran getirdiği işleniyor.

Akıl Defteri, Insomnia, Inception gibi etkileyici filmleri ile Hollywood'un vazgeçilmez yönetmenlerinden biri haline gelen Christopher Nolan'ın bu harika filminde Christian Bale, Hugh Jackman, Scarlett Johansson ve Michael Caine gibi ağır toplardan oluşan bir kadro yer alıyor.

HAFTANIN DİZİSİ

Ted Lasso:

Film örneği olarak ihanet, kandırma, arkadan bıçaklamanın bol olduğu bir örnek seçtiğim için dizi önerisi olarak da tam tersi bir diziden bahsetmek istiyorum. Affetmenin, yüce gönüllülüğün, iyi niyetin işlendiği, insanın içini ferahlatan ve tüm kötücül dünyaya rağmen hala insanlıktan umut kesmeyelim diye çekilmiş harika bir dizi Ted Lasso.

Altın Küre ve Emmy ödüllü bu dizi, daha önce futbolda hiçbir antrenörlük deneyimi olmayan bir Amerikan futbolu koçu olan Ted Lasso'nun, sürpriz bir şekilde İngiltere Premier Lig'de zor dönemler yaşayan bir kulübün antrenörü olarak göreve getirilmesini konu ediniyor. Futboldan hiç anlamıyorsanız da endişelenmeyin. Zira ben de futboldan hiç anlamam. Ama bu bir futbol dizisi değil! İyi hissetme dizisi:)

Sevgili okuyucu;

Bültene destek olmak istiyorsan lütfen profilinde, sayfalarında, gruplarında paylaş. Ailemiz büyüsün:)

Sevgiler, iyi haftalar.

AYDİLGE


NOT: Eğer senin de hayatta karşılaştığın zorluklar ve mücadelenle ilgili benimle paylaşmak istediklerin varsa lütfen bulten@aydilge.net adresine mail at.

Sizden gelenler köşesinde bazılarını yayınlamaya başlayacağım.